21 Aralık 2012 Cuma

PAYLAŞMAK GÜZELDİR.


Kardeşim bir dergide yazmamı istediğinde, köşemin adı ne olacak diye sorduğunda, birden ağzımdan düşünmeden şu kelime çıktı.  “Kesip Sakladıklarım”.  22 yıllık bir geçmişe dayanıyor. Yani internet olmadığı zamanlara. O zamanlar güzel gördüğüm her yazıyı gazete ve dergilerden keser kalın bir deftere yapıştırır, beğendiğim yerlerinde altını çizerdim. Zaman zamanda can sıkıntısından yapacak iş bulamayan bir el,  bu defteri karıştırınca gün yüzüne çıkardı yazılanlar. Şimdi devir değişti, tabii bendenizde değişti ve köşeme kopyalayıp yapıştırdıklarım mı demek lazım diye düşünmeye başladım. Aşağıda ünlü Şovmen Beyazıt Öztürk’e ait olduğu belirtilen bir yazıyı sizinle paylaşayım dedim. Çok anlamlı bir yazı..  Çünkü herkes, her şeyi aynı anda okuyamıyor. Bende birinin okuduğu yazıyı köşesinde yayınlamasından çok hoşlanırım. Kaynak gösterilerek tabii ki..  İşte sevdiğim bir arkadaşın benimle paylaştığı yazıyı bende sizinle paylaşıyorum.


“Günlük hayatta birbirimizi hep dış görünüşümüze göre değerlendirdiğimiz için büyük sıkıntılar ve hayal kırklıkları yaşamışızdır.

Halbuki düşünüyorum da vücut dediğin nedir ki? Üstü bir deriyle kaplanmış ve üzerine kaş, göz gibi detaylar konularak albenisi arttırılarak ortalığa sunulmuş bir paket. Aslında içinde neler yatıyor neler. İçerdeki uyum esasında dışarıdaki kılıfa havada basar, ama anlayabilene daha doğrusu kendini dinleyebilene.

Derinizi birden soysalar şöyle, kasları falan sıyırsalar aşağıya doğru, bir görseniz bakalım içerde sizin için sabahtan akşama kadar neler çalışıyor. Düşünsenize, hayatımız boyunca pankreasımızı görmeden yaşıyoruz. Merak ediyorum aslında oda benim bir parçam ama daha hiç görmedim. Ve bu pankreas içerde içeride bir şeyler yapıyor benim için sessizce sedasızca hiç şikâyet etmeden. Ama sen üzümü yede bağını sorma diyorsan o başka tabi... Mesela ayaktaki yorgunluktan sonra beynin ayağa karasular göndermesi. Allahım ne asil ve ne düşünceli bir davranıştır. Düşünsenize beynin bana ne dediğini.

Demiyor işte o kadar akıllı nalet bir şey işte, Ama siz ne kadar takıp sallamazsanız bile o belli ediyor orada olduğunu ve sizi el veriyor hiç ummadığınız bir anda.
Diyelim ki ...  Dostlarınla yaşadığın onca güzelliklerden sonra, bir gün gelipte iyi anıldığında kulakların çınlamıyor mu?

Peki ya eski sevgilini andığında veya çok özlediğinde burnunun direği hiç sızlamaz mı? Kalbin her atışından sonra biraz daha yorulmaz mı? O öyle güzel bir kalptir ki sen uyusan da o uyumaz. Sabaha kadar çalışır durur. Güzel bir kız gördüğünde bozar ritmini daha hızlı atmaya başlar onun için. Belki de hiç görmeyeceği başka bir kalp için.

Ve gördün müydü onu ansızın bir köşe başında dizlerinin bağı çözülüverir. Bağla bağlayabilirsen. Biter mi burada her şey? Bitmeeez. Dilin tutulur konuşamazsın bir dahaki sefere kadar uhde kalır içinde pişmanlıktan. Kaldı mı hiç içinde uhde.  Bilir misin onu oradan söküp alacak iyi bir uhdeci.

Kötülük yaptın mı hiç, Yapıpta yapmadın mı diyorsun yoksa,  kendini kandırıyorsun. Vücut onunda çaresini bulmuş. Sızlatıverdin mi vicdanını neye uğradığını şaşırırsın aslına bakarsan içerisi o kadar karışık ki sığmıyor bazen dengine atıyor dışarı kendini .Nasıl mı? Saçların ,tırnakların,çapağın ama en anlamlısı gözyaşların. O çıktı mı dışarı bil ki olay var mahallede yada bir yangın içeride. Söndürmek mi yangını? Çok kolay suyu da hazır hemen yanı başında, e ağlıyorsun ya.

Sana eşlik eden o gözler, senden de vefalıdır. Yalnız kalmak istediğinde bakarsan uzaklara dalar gider senden önce. Gözün görmez hiç bir şeyi damarına bastıklarında .unutmak istediğinde bağrına taş basarsın.

Korktun mu tüylerini diken diken yapar o vücut. Olanlara şaşırdın mı kanın çekilir. İftiraya mı uğradın anlatamıyor musun derdini betin benzin atar. Özenirsen ağzının suyunu akıtır. İmrenirsen bir tarafın şişer.

İnsanın konuşmaktan dilinde tükürük bitermiş önce. Yutkunursan boğazında düğümlenir dikkat et. Yutarsan midene oturur, yutmazsan aç kalırsın, Açlıktan miden guruldar. Onu da haber verir .Sanki geç kalmışlığını bağıran bir sabah saati gibi .Gece gördüğün kötü rüyayı nasıl anlarsın , sabah dudağındaki uçuktan tabi ki. Boşver sıkma canını bunca şeye, sık dişlerini geçer onlar ki vücudun hamalı. Ya saçların onlar anlatmaz mı sana kaçtığın gerçeklerini kestirdikçe uzar inadına ve anladıkça insanları, hainleri, dönekleri, yalancıları atar içine beyazlar. Eğer Türksen uğraşmaz bu kadar hemen dökülür.

Beynim durdu düşünmekten, ellerim karıncalandı,tabanlarım patladı koşturmaktan, oturmaktan kıçım büyüdü, yemek yedim rehavet çöktü, seni gördüm dilim tutuldu, bağırdım sesim kısıldı, ağladım gözlerim şişti, yoruldum kalbim sıkıştı.

Birde alın var ki bu bedende her şey orada gizli. Adamsan alın teri, değilsen yüzkarası, haklıysan alnın açık, şanssızsan bahtın kapalı.

Ne yaparsan yap zaten alnına yazılmıştır bu yazı.
Alın deyip geçme her kırışıklık bir satır başı.”

Vücudumuzun tüm uzuvlarını hayata aktarışıyla çok hoşuma giden bir yazı.. Umarım siz de severek okumuşsunuzdur.

Vücut dilinizi bilin, Ona göre yaşayın, Hoşça kalın. Sağlıkla kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için çok teşekkür ederim.