20 Mayıs 2019 Pazartesi

ESKİ FOTOĞRAFLARIMIZI HİSSEDEBİLMEK


Eski fotoğraflara bakmak demek, kimi zaman  resimdeki kişilerinin hüznünü hissetmek, kimi zamansa onların duyduğu neşeyi yakalamak demektir. 

Murathan Mungan bir kitabında eski fotoğraflar için o kadar güzel bir tabir kullanmıştı ki,  annemin albümünde karşılaştığım bu güzel fotoğrafları görünce birden aklıma bu sözler geldi. "Eski fotoğraflar bizim olmadığımız zamanları aktarıyor. Bir fotoğraf belki bir insan için bir anı, ama zaman içersinde o fotoğraflar geçmişe açılan bir kapı haline geliyor. Kıyafetlerde, mekanlarda, takılarda, insanların duruşlarında, gülüşlerinde, geçmiş tüm haşmetiyle karşımıza geliyor."

Gerçekten de şimdiki zamanın dijital fotoğrafçılığında bu keyfi çok yaşamıyoruz, belki de şimdilik böyle düşünüyoruz. 

Yıllar yıllar sonra yeni teknolojiler çıktığında, fikrimiz değişebilir.
Mesela bu resim. Cağaloğlu Akşam Kız Sanat okulu öğrencilerinin 1958 yıllarında birlikte çektirdikleri resim.. Bu resim benim annemin okul hayatından çekilmiş. Burdaki kızlar acaba şimdi nerelerde... Resimdeki  sağdan üçüncü olan güzel kızcağız benim annem... O şimdilerde 3 çocuk annesi, torunları, eşi, kardeşleriyle hayatını çok güzel geçirmiş dost zengini 80 yaşına basacak tonton bir ihtiyar. Ya diğerleri.. 

Nerdeler, nasıl bir hayat yaşadılar kimbilir.

Cağaloğlu Yokuşunda Akşam Sanat okuluna giden 3 genç kız



















Mesela; Cağaloğlu Yokuşundan çıkan aşağıda resimdeki 3 kızcağız hayatlarını nasıl geçirdi. Ortadaki annem, ama ya diğerleri şimdi nerelerde, ne acılar çekti, nelere sevindi. Acaba hayattalar mı hala? Hayat onlara nasıl bir yol çizdi acaba... O tarihlerde çekilmiş bu resimlerinin bir bloğa konu olacağını tahmin edebilirler miydi? Hatta belki de nostaljik resimler arasına girecek bu resimleriyle kalıcı olabileceklerini, hatta ortadaki kızın yıllar sonra doğacak çocuğunun bloğunu renklendireceğini bilebilir miydi?

Aşağıdaki resimler belki de bir bayram sabahı çekilmişti, büyükanne büyükbaba, ve kucaklarında şu an 80 yaşında annemle...  
Dolapta bekleyen ceket ve beyaz gömleğin  özenerek giyildiği, çocuklarında yeni dikilmiş pantolon ve örülmüş süeterlerle süslendiği bir bayram sabahını anlatıyor belki de. Adana'dan gelen misafirleri İstanbul'da gezdiren anneannem var bu resim de... 
Onun sevincini, Eyüp oyuncağı alınarak mutlu edilmiş çocukları anlatıyor bu resimler belki de...



Mesela; aşağıdaki İstanbul Haliç manzarasını arkasına alarak güzel bir poz veren teyzemiz şu an bu resmi bana verdiğinde 77 yaşında idi. Ama şimdilerde kendisini kaybettik. İyi ki bana bu resmi bu yazıma koymam için vermişti.  Resim tam İstanbul'un değişimini anlatan bir resim. 60 li yılların moda dergisinden çıkan resimler gibi harika elbiseyle....



O tarihlerde bayramlıkları giydirilen çocuklar, muhakkak mahalle de bulunan bir fotoğrafçıya götürülerek, stüdyo resimleri çekilirdi. Mesela babam Kadıköy'de bulunan bir fotoğrafçıya uğramadan bayramda bizi gezmeye götürmezdi. Önce yeni giydiğimiz kıyafetlerimizle resimlerimiz çekilir, ondan sonra el öpmeye gitmelere başlanırdı. 

Ya da mesleğini ölümsüzleştirmek için ekmek sandığıyla stüdyoya gidilerek an ölümsüzleştirilir. 

Aşağıda resimde ki babam bu resmini çektirirken hiç tahmin eder miydi, şimdilerde lahmacun yazılan tüm etiketlerde kendi resminin internetlerde dolaştığını... Zamanının ötesine iletecek bir şeyiniz varsa, anı defteri yazın veya resim çektirin derim ben. 
Tıpkı babam gibi zamanının ötesine iletebildiği bu resim gibi.. 


Bazen de bir cam önünde, evde yemeklere koyduğumuz Vita kutuları onlara  dekor olmuştu. Ama bu resimler aslında zamanında bir amaç için çektirilmiştir belki de. Geleceğe sunulan bir mesaj kutusu aslında bu resimler.   Annem vitaları temizleyip içine çiçekler ekip, bir de babaannemi alıp resim çektirirken ne bilirdi ki, yıllar sonra Vita yağı kalmayıp, bu resim nostaljinin de tam kendisi olacağını...
 

Bir anlık tebessümü, kısa şaşkınlıklarımızı, anlık hüzünlerimizi bir ömre taşımanın en kolay yoludur fotoğraflar. 
Birgün can sıkıntısından yapacak bir iş bulamayan bir el, albüm yapraklarını karıştırınca gün yüzüne çıkarlar. Her resme bakarken o an ki yaşanmışlıklarımızın hüznü veya sevinci yaşar yüreklerimizde.

İşte elime geçen bu fotoğraf karelerinde, geçmez, bitmez dediğimiz bir solukluk anlarımızın hatıralarını hissettim. Annemin o Cağaloğlu Yokuşundan okuluna giderken ki genç kızlık hayallerini hissettim. Bir anlık çekilmiş bir fotoğraf aslında bilinmez bir ömre gidiyor.. Onu gelecekte bizler bekliyorduk. Ama o an bunu bilmiyordu.. İyi ki o koşar adımlarla çıkmış yokuşları bizlerle karşılaşmış. İyi ki annem olmuş... Dediğim gibi bu fotoğraflarda kimi zaman hüznü hissettim, kimi zaman neşeyi hissettim. Kısaca bu fotoğrafları tek tek özümledim, bu fotoğrafları dinledim. 


Yukardaki Leman Sam'ın "Eski Fotoğraflar" şarkısını yazıyı okurken tıklayın dinleyin. Ne güzel söylemiş son satırlarında;
"Kaybetmeyin o fotoğrafları, kaybolan dünümün son yadigarını" 

Bir karelik, siyah beyaz da olsa, bir ömre sığdırabileceğimiz mutlu ve yaşanmış anılarımızın olması dileğimle siz de çıkarın albümlerinizden büyüklerinizin anılarını...
 Sanal da olsa yayınlayın sosyal medya da.. 
Hissedelim onları, yad edelim geçmişi. 
Kimi zaman gülerek, kimi zaman hüzünlenerek...