6 Mart 2020 Cuma

SURVIVOR MI OLMAK, MÜLTECİ Mİ OLMAK, ŞEHİT Mİ OLMAK.


Televizyonda kanalları gezerken içimizi acıtan sahnelere rastlıyoruz.

Survivor adasına gittiği için, annesini babasını özlediği için gözyaşı döken sahte gençler, ya da Survivor 'da çok zor şartlarda sulardan geçen gençler.

Mültecileri düşününce acaba mı dedim. Acaba!!! Acaba bu mülteciler Survivor adasında ki sudan mı geçmek isterlerdi, yoksa kaçmak için canını dişine taktığı sınırlardaki soğuk sudan mı geçerlerdi.

Mülteciler gibi Askercikler de, babasından anasından ayrı gerçek mağduriyeti yaşıyorlar. Evine dönüp dönmeyeceğini bilmeden savrulup gidiyorlar.
Survivordaki şımarık züppe gençler gibi güle oynaya dönebilecekler mi acaba memleketlerine, 



20 yaşında, hayatının baharında bu gençler, bu memleketi kurtarmak için gitti, belki de eline şimdiye kadar silah bile almadan, çok koca bir görev verildi bu çocuklara. Vatanı kurtarma görevi.


Bilir misin bu masmavi gözler
Kimin mavişiydi
Kimin kuzusuydu;
Oysa VATAN için soldu gözleri,
Bakma derinlere
Artık ne mavi, ne yeşil
Sadece toprak senin rengin bilecekler mi?


Survıvorda yapılan şu anonslara dayanamıyorum. "Bu şartlara dayanabilecekler mi?" Bu askercikler, her şartlara dayanıyorlar da, siz kamera önünde mi dayanamıyorsunuz. Yapmayın! Böyle programlar o şehitlerin kemiklerini sızlatır. Mülteci çocukların yüreğini acıtır.

Belki de bir gün bir yerlerden size seslenirler.

BEN SURVIVOR ADASINDA OLUP ZÜPPE OLACAĞIMA, VATAN TOPRAĞINI SAVUNUR ŞEHİT OLURUM DİYE... ORDA HARCADIĞINIZ ENERJİYİ GİDİN DE DAĞLARDA, SINIRDA HARCAYIN. BİRLİK OLALIM, BERABER ÖLELİM DİYE..
RUHUNUZ ŞAD OLSUN.

ŞEHİT KOMANDO ER MURAT AKMAN'IN AŞAĞIDAKİ HİKAYESİ SİZE HER ŞEYİ DAHA GÜZEL ANLATIR.

Adını ve hikayesini tesadüfen öğrendiğim , tarihe bir mektupla muazzam bir not düşmüş şehit asker .

Doğduğunda ailesi tarafından bir çöplüğe atılarak terkedilmiş ve çocuk esirgeme kurumunda büyümüş olan Murat Akman ne kadar istemese de 18 yaşına geldiğinde evi bildiği kurumdan ayrılmak zorunda kalmış .Ancak kurumda ki öğretmeniyle bağlantısını hiç koparmamış ve orada ki çocuklara yardımcı olabilmek için elinden geleni yapmış.
Askerlik görevini komando olarak yerine getirirken devletin kendisine bağladığı maaşı çocukların ihtiyaçları için kuruma göndermeye başlamış .

Çıktıkları operasyonlar da hayati tehlikesi olması sebebiyle her operasyon öncesi son mektubu olabileceğini düşündüğü bir mektubunu birlikte büyüdüğü bir arkadaşına ulaştırılmak üzere bir asker arkadaşına emanet etmiş .


Murat Akman'ın geri dönmediği bir operasyon sonrası son mektubunu teslim ettiği arkadaşı mektubu verdiği adreste ki arkadaşına ulaştırmış . Mektup arkadaşı tarafından Murat Akman'ın vasiyeti üzerine bir yayın kuruluşuna belirli bir meblağ karşılığı devredilmiş ve şehit askerin vasiyeti üzerine medya kuruluşunun ödediği para Murat'ın büyüdüğü çocuk esirgeme kurumuna bağışlanmış .Ve mektup gazete de yayınlanmış

Murat Akman'ın şehit olması sonrası gazete de yayınlanan mektubun tam metni de şu şekilde ;

Bu yazı bir komanda er mektubudur ve siz bu mektubu gazeteden okuyorsanız ölmüşüm demektir. Bir ailem olsaydı bu mektubu onlara yollamak isterdim ama yok.

Size koğuştaki ranzamdan yazıyorum. şu an etrafımda Adana, Ağrı, Sivas, Edirne, Diyarbakır, Ankara, Antalya, İzmir, Urfa, Trabzon... Türkiye’nin dört bir yanından birbirini tanımayan ama birbirlerinin canını korumaya yemin etmiş bir sürü asker var. birazdan operasyona gideceğiz, tek dileğimiz kayıp vermeden geri gelmek.

İlerde ölürsem eğer diye bir mektup yazmak çok zor. Aklına getirmek istemez ya insan ölümü, hani her zaman bir umut vardır ya. Askerliğim bittikten sonra yırtıp atacaktım bu mektubu ama şu an okuyorsanız yırtamadım demektir. Zaten pek de kalem tutmaz elim. Silah tutmayı daha iyi bilirim. Sizi korumam için siz öğrettiniz silah tutmayı.

Tuhaf olan siz bu mektubu okurken ben neden öldüğümü bile bilmiyor olacağım. ya bir mayına bastım ya da yediğim bir kaç kurşun. bileniniz var mı ben nasıl öldüm ?

Kışlada her televizyona bakışımda birbirinizi öldürdüğünüzü birbirinizin canını yaktığınızı gördüm. Müziğin sesini çok açtı diye komşusunu vuranlar. Gücü kadına yetenler. Cebindeki on lirası için adam vuranlar. Kız arkadaşına baktı diye alayını bıçaklayanlar.

Bileniniz var mı ben kimi korumak için öldüm?

Eti az pişti diye garsona çıkışan adam; sen rahat uyu diye kurşunlar başımın üstünden geçerken ben dağda her bulduğumu kesip yedim.

Arabasını solladılar diye levyesini kapıp arabadan inen adam, beni bir çöp bidonuna atıp giden anam; söylesene ben kimin için öldüm?

Yetimhanede ve askerde en güzel şeyin ekmeğin bölmek olduğunu öğrendik biz. Peki size neyi bölmeyi öğrettiler?

Sizi önce Allah’a sonra birbirinize emanet ediyorum. Ben sizden razı oldum Allah’da sizden razı olsun.

SEN BİZE HAKKINI HELAL ET.

EY ŞEHİD OĞLU ŞEHİD, İSTEME BENDEN MAKBER.
SANA AĞUŞUNU AÇMIŞ DURUYOR PEYGAMBER

OĞLUM EVDEN GİDİNCE....

BİR YAZI BULDUM Kİ, ACABA OĞLUM GİDERKEN BU YAZIYI ONA UYARLAYABİLİR MİYİM DEDİM Kİ, HER SATIRINI SANA UYARLAMAK İSTEDİM Kİ, OKUYUNCA ANLADIM Kİ SEN FARKLIYMIŞSIN MEĞER. DOKTORAYA YOLCU ETTİM SENİ UÇARAK BELKİ DE.

ŞİMDİ AŞAĞIDAKİ YAZIYI GÜZELCE OKU… SANA UYAN YERLERİYLE, SENDEN FARKLI HALLERİYLE….

Çocuklar bir gün evden giderler…
Bir şekilde, bir nedenle, öyle gerektiği için , öyle olduğu için giderler…
...
Gözlerinde hayata karşı bir heves, omuzlarında ince bir ağırlık, ellerinde uçarı bir telaş.
Kapıyı çekip giderler…
Çocuklar evden gidince, ev de sizden gider biraz,
Sabah kızaran ekmeğin kokusu (bizim evde yok ki) , ütünün buharı (o da yok) , bir türlü şekle girmeyen saçlar, kapıdan çıkarken aceleyle öpülen yanaklar (hiç yapmadın) gider…
Antrede biriken ayakkabılar(yoooo çok titizdin), teki kaybolan terlikler( yooo bunu da yapmadın), yatağın üstündeki elbise yığınları gider.(tam tersiii sen gittin yatağına biz yığdık.)

SAATLER SANKİ BİR YERLERDE DURMUŞ GİBİ OLUR. HAYATINIZ HASRETİ KUŞANMIŞ MEVSİMSİZ BİR ÜLKEYE BENZER BİR ZAMAN…(Bak bu doğru)
Aytacım evden gidince;
Ansızın yapılan şakalar, vakitsiz istenen sandviçler, pencere önünde beklediğiniz geceler gider...( yaaa bunların hiçbiri yoktu sende be oğlum)
Artık kapının önündeki ayak seslerini duymazsınız,(evet yaaa selamüüün aleyküüüm diyen babana benzeyen sesini özleyeceğim, hemi de çok)
Sokaktan geçen simitçiye seslenen kimse yoktur.(seslenmezdin ki)
Arka odadan yükselen müzik sesi, banyodaki parfüm kokusu, ortasından sıkılmış diş macunları anılarınızda kalır.(bu da yok, hep titizdin. )
Mutfak masası çoktan unutmuştur sıcacık ve neşeli sohbetleri. (evet o güzel okul anılarını, özlemlerini anlatman özletir beni)
Aytacım evden gidince ;
“Anne yaaa sende”ler, “Babam da yine yanlış anladı”lar “Ben zaten biliyorum”lar, “Beni çocuk muyum?”lar, “Beni anlamıyorsunuz!”lar, “AMMA MERAKLISINIZ”lar (ki en çok kullandığın).… El ele tutuşup hep birlikte giderler...

Onlar olmadığı zaman da “ben ne giyeceğim”ler “arkadaşımda kalacağım”lar, “arkadaşlarımla çıkıyorum”lar peşi sıra ortalıktan kaybolurlar..(ay bu da yooook sende.MEĞER SEN NE KADAR DÜZGÜN BİR ÇOCUK MUŞSUN)
AMA TEK GERÇEK ŞU Kİİİİİ…
Çocuklar gerçekte de bir gün evden giderler;
Giderken yüreğinizin bir parçasını da yanlarında götürürler…
Onda kalan parçada sizden o kadar çok şey vardır ki,
Onlar bunu bilirler,
Aldıkları her kararda, yaşadıkları her yol ayrımında, her sevinçlerinde ve her acılarında
Fark ederler bu eşsiz bilgiyi,
Yeter ki onların yaşam pınarlarına hayat veren kaynağın suyu berrak, hikmeti bol olsun.
Yeter ki sizden doğup hayatın içine akan bu pınar ırmak olsun, nehir olsun, ve en doğru yönü bulsun...
Evet Aytacım birgün evden gider…

AMA DÖNECEĞİ YOLU DA ASLA UNUTMAZ…

ANNEN

22 Şubat 2020