28 Mart 2014 Cuma

BAZEN GÖRMEK YETMEZ, ONLARI ANLAMAK GEREK.

"GÖRME ENGELLİLER İÇİN TİYATRO OKUMASI"




27 Mart Tiyatrolar günü sebebiyle bir oyun izledim. Alışılagelmişin dışında bir oyun. Oyun Yılmaz Erdoğan'ın "Kadınlık Bizde Kalsın" isimli oyunu.

Çok anlamlı bir oyundu diyeceğim.. Ne var bunda,  bizde çok kez seyrettik diyebilirsiniz. Ama hiç empati kurarak seyrettiniz mi? Yani görme engelli  bir insan gibi..




 Oyun, bir Vakıf Üniversitesinin Tiyatro Kulübü Başkanı Semih Eraslan'ın sosyal sorumluluk projesi kapsamında hazırladığı "Görme Engelliler İçin Tiyatro Okuması "  adıyla oynandı.

Öncelikle salona girmeden,  salonun  kapısında  gözlerimize siyah bir bant taktılar. Yardımcıların bizleri yerlerimize yerleştirmesiyle bir Görme Engelli kişinin duygularıyla oyunun nasıl olabileceğini düşünmeye başladım.

Kapıdan gözümde kara bir bantla görme engelliler gibi birinin yardımıyla girdiğimde içimden sadece  şükretmek geldi.. Bizi kaçıncı sırayı oturduklarını göremedim. Sahnede o ahenkli güzel müzikleri söyleyenlerin sadece güzel seslerini duydum. Yüzlerini göremedim. Mesela o şarkıları söylerken yüzlerindeki mimikleri göremedim. Sadece onları gözümde, yani göremediğim bana göre  kara dünyamda, şekillendirdiğim duygularımla dinledim. Cep telefonumun sesini kısmıştım. Saate bakmak istedim bakamadım. Yanımdakine bir şey söylemek istedim, yüzünü göremeden söylemenin zorluğunu hissettim. Arka sıradakilerin konuşmalarını duydum ama yüzlerini göremedim. Görme engelli olmanın zorluğunu yaşadığımı zannediyordum. Ama bu acaba, gören bir dünyadan, yeni bir görmeyen dünyaya, geçişin verdiği zorluklar mıydı onu bilemedim.  Yoksa onlar ilk dünyaya ayak bastığı andan, yaşadıkları yaşa kadar, Allah'ın onları verdiği üstün sezgisel güçle bunları daha az mı yaşıyordu. Onlar görmenin güzelliklerini bilmediği için acaba bilmediği şeye imrenmiyorlar mı? 

Dünya Tiyatrolar Günü kapsamındaki bu oyun sadece benim için güzel bir tiyatro oyunundan çok, gerçekten de anlamlı ve duyarlı insanların farklılıkları nasıl fark ettirmek adına yaptıkları muhteşem bir oyundu.

Oyun eskiler de radyo da sıkça dinlediğim,  Radyo Tiyatrosu tadında bir oyundu. Oyunu sonuna kadar zevkle izledim. Oyun bittiğinde hala gözümdeki bandı açıp açmamakla tereddüt ediyordum. Alkışların ve tezahüratların bitimiyle gözlerimi açtığımda sahnede birbirinden güzel siyah tişört ve pantolon giymiş koca bir ekip  gördüm. Hepsinin yüzlerinde yaptıkları bu sosyal sorumluluk projesinin başarısının gururunu hissettim. Yüzlerini de gördüm, şükür Allah'ıma diyerek. Ama Görme Engelli arkadaşlarımızın  hayalinde belki de oyuncuların tatlı sesleri, oyunu tasvir etmemizi sağlayacak seslendirmeleri, belki de bize kara gelen o renkli dünyalarında güzel bir anı kaldı..

Bu oyun sadece Üniversite sıralarının tatlı anısı olarak kalmamalı, gerek Kültür Merkezlerindeki Tiyatro sahnelerinde gerekse şehir ve devlet tiyatrolarının bir repertuarında yer almalı. Seyirciler salona alınırken anlamalı görme engelli bir vatandaşımızın neler yaşadığını, Onlara bizim nasıl saygı duymamız gerektiğini..

Şükrediyorum ama bir o kadar da onların adına üzülüyorum. Acaba dünyayı görerek ölmek mi güzel. Yoksa onlar gibi görmeden hissedebilmek mi?

Belki de yaşarken farkında olamadığım, sağlığıyla ilgili bir şey olduğunda hissedebileceğim bu güzel organımın,  sağlıklı olarak bedenimde var olmasından dolayı şükrettim. Öylesine büyük ve öylesine güzel bir nimetin içinde yüzüyormuşuz ki meğer.. Daha önce biliyorsam da hissedemedim. Hani bir hikaye vardır. Zengin olmak için gözlerinizi bir milyon dolara satın almak isteyen olsa verir misiniz diye. Demek ki ne kadar pahalı, ne kadar kıymetli varlıklara sahipmişiz. Bütün bunlara işte bu oyunda şükrettim. Bunları bize hissettiren emeği geçen tüm oyuncularımızı tebrik ediyorum.

Tebrik ediyorum Tiyatro Kulubü Başkanı Semih Eraslan'ı, Tebrik ediyorum ahenkli sesleri ve güzel repertuarlarıyla Müzik Kulubü Başkanı Kutup Ata Tuncer'i.

Güzel bir sosyal sorumluluk projesine imza atan bu yürekli ve duyarlı gençlerimizi, can-ı yürekten tebrik ediyorum. Başarılarının devamını diliyorum. 

UMUT HEP OLMALI....

Yaşama küsme hakkınız yoktur.
Neden böylesine mutsuzsunuz ?
Nasıl bu denli karamsar olabiliyorsunuz ?
Belki işinizden memnun değilsiniz,
belki çevrenizden...
Maaşınızı az buluyor,
ya da kendinizi beğenmiyorsunuz...

Oysa...
Öylesine değerlisiniz ki.
Örneğin gözleriniz...
Gözlerinizi kaça satarsınız?
1 trilyon?
2 trilyon?
5 trilyon?
Satarsınız...
İşte zenginsiniz...

Ama...
Bu servetle erişeceğiniz dünyayı görmedikten sonra,
paranın bir değeri var mı?

Ya da derdiniz para değil...
Başarı ve saygınlık.

Size gözlerinizin karşılığında bulunduğunuz şirketin
genel müdürlüğünü verseler kabul eder misiniz?
Cevabınız "Hayır" değil mi?

O halde siz; aslında hem zengin, hem başarılısınız.
Yeter ki,
Allah'ın size verdiği bu değerlerin bilincinde olun.
Bunları görebileceğiniz bir başarı için hayata geçiriniz.
O halde....
ASLA UMUTSUZLUK YOK !

Leo Buscaglia

2 yorum:

  1. Öyle güzel dile getirmişsin ki hissettiklerini ben de kendimi senin yanında oyunu seyrediyormuş duygusuna kapıldım. Hep sahip olamadıklarımıza üzülüyoruz. Halbuki sahip olduğumuz zenginliklerimizin değerine paha biçilemez. Paylaşımın için teşekkürler :) Mutlu bir hafta sonu geçirmen dileğiyle...

    YanıtlaSil
  2. Oyun gerçekten de çok kayda değer bir oyundu Rabia hanım. inşallah ilerleyen zamanlarda tekrar oynanırsa sizi Üniversitemize davet edebilirim oyun için. Seyretmenizi tavsiye ederim.

    YanıtlaSil

Yorumunuz için çok teşekkür ederim.