Seyahat etmeyi seven, seyahati gençlerde eğitimin, yaşlılarda ise görgünün bir parçası sayan, anne, baba ve 2 çocuktan oluşan gezi maceralarını yazmayı, ancak emekli olduktan sonra akıl eden, gezdiği yerlerin eğrisini, doğrusunu, ucuzunu, pahalısı yani en doğrusunu gezi sayfasında.. hayata dair de hissettiklerini, yaşadıklarını da bu sayfada kaleme alan emekli, gezgin bir anneyim.
25 Kasım 2021 Perşembe
MADDİYATLA ÖLÇÜLEN GEÇ BULUNMUŞ BİR AŞK ÖYKÜSÜ
19 Mayıs 2021 Çarşamba
"ELLERİNİZE SAĞLIK" KELİMESİNİN EN DOĞRU KULLANILDIĞI ALAN "İŞARET DİLİ"
Uzun zamandır merak ettiğim dil "İŞARET DİLİ"
"ELLERİNE SAĞLIK" kelimesinin en güzel kullanıldığı iki alan; biri yemek yapmak, bir işaret diliyle birşey anlatmak.
14 Mayıs 2021 Cuma
İYİ İNSANLAR NEREDEYSE, CENNET ORASI OLUR.
Öldüğünü fark ettiğinde, Tanrı'nın elinde bir çanta ile kendisine yaklaştığını farkeder. Tanrı ile adam arasında şöyle bir konuşma geçer.
Tanrı: Haydi oğlum gitme zamanı.
Adam: Bu kadar mı erken? Bir sürü planım vardı...
Tanrı: Üzgünüm ama gitme zamanı.
Adam: O çantada ne var?
Tanrı: Sahip oldukların!
Adam: Sahip olduklarım mı? Yani eşyalarım mı? Elbiselerim... Param...
Tanrı: Onlar asla sana ait değildi, onlar dünyaya aitti.
Adam: Anılarım mı?
Tanrı: Hayır. Onlar zamana ait.
Adam: Yeteneklerim mi?
Tanrı: Hayır. Onlar koşullara ait
Adam: Arkadaşlarım ve ailem mi?
Tanrı: Hayır oğlum. Onlar yürüdüğün yola ait. Adam: Karım ve çocuklarım mı?
Tanrı: Hayır. Onlar kalbine ait.
Adam: O zaman bedenim olmalı?
Tanrı: Hayır hayır. O toprağa ait.
Adam: O zaman kesinlikle ruhum olmalı!
Tanrı: Üzücü bir hata yapıyorsun oğlum. Ruhun bana ait.
Adam gözlerinde yaşlar ve kalbinde korkuyla çantayı Tanrı'nın elinden alıp açtı... BOŞTU! Kalbi kırık, göz yaşları yanaklarından akarak Tanrı'ya sordu...
Adam: Hiçbir şeye sahip değil miyim?
Tanrı: Doğru. Asla bir şeye sahip değildin.
Adam: O halde, benim olan ne vardı?
Tanrı: ANLAR. Yaşadığın anlar senindi. Hayat sadece bir andır.
HER ANI YAŞAYIP HER ANI SEVİP HER ANIN TADINI ÇIKARALIM.
“İyi insanlar cennete gider demek doğru değildir, iyi insanlar nereye giderse orası cennet olur..
4 Mart 2021 Perşembe
BU DÜNYAMIZI SARAN VİRÜSE İNAT GÜLÜMSEYİN.
Bir araya gelip saatlerce gülmek...
Anlamsız bir söze,
Bazen bir bakışa ya da bir şeye bakarak saatlerce gülmek.
Sınıfta öğrenciler arasında hocası görmeden, saçma birşeye gözlerinden yaş akarcasına gülmek.
Ya da çok ciddi bir ortamda ortaya atılan bir lafa gülmek.
Doktorun hastanın teşhisini anlatırken kullandığı bir kelimeye saatlerce gülmek. (ki ben bunu yaşadım. Kalp krizi mi geçiriyor sandığımız bir arkadaşa, doktorun karnınız gaz dolu demesiyle saatlerce güldüğümüzü)
Yani kısacası insanın vücuduna verilen mutluluk hormonudur gülmek.
Mutluluğu yakaladığınız andır gülmek...
Ama insanları alaya almayan, masum şeylere gülebilmek gülmek.Mesela; bebekleri güldürmek için saatler harcamanıza gerek yok. Bir “cööö” deyin, size saatlerce gülsünler...
Gülmek Allahın insanlara verdiği en güzel hediyedir bence.. Size mutluluk veren, seke seke yürümenize, keyifle ıslık çalmanıza neden bir şeydir gülmek.Bir gülüşün sizde neler yarattığını, yaratabileceğini hayal edin.. Sonra da en son ne zaman ve kime çok güldüğünüzü hatırlamaya çalışın. Herkes insanları ağlatabilir, soğan bile... Ama bir insanı güldürmek zordur. Onun için insanları güldürmek gibi bu zor sanatı yapan tiyatrocuları her zaman kutlarım.
Gülmenin sağlık için yararlı olduğu hep söylenir. Son yapılan araştırmalar günde en az 15 dakika gülmenin kalp için çok yararlı olduğunu doğruluyor.
Kahkaha atmak, kan damarlarını genişletip, kan dolaşımını hızlandırıyormuş. Ancak uzmanlar bunun nedenini henüz belirleyebilmiş değil. Stresin kalbe kan akışını sınırladığı, damarları sıkıştırdığı araştırmalarla kanıtlanmış. Yeni yapılan bir araştırma ise, gülmenin damarları genişlettiğini doğruluyormuş. Gülme sırasında dolaşımın hızlanması ve damarların genişlemesi kalp hastalıklarına neden olan etkenleri azalttığı artık kanıtlanmış.
Araştırmacılara göre, gülmenin yarattığı bu sonuç, spor yaparken olduğu gibi vücut rahatladığı zaman salgılanan kimyasallara bağlı olabilir. Yine uzmanlar, endorfin denilen bu kimyasalların stres hormonlarını etkisiz hale getirip damarların genişlemesini sağlayabileceğini söylüyor. Gülmek aynı zamanda damar genişleten nitrik asit salgılanmasına da yol açabilirmiş.Bende herkese kalp sağlığı için günde en az 15 dakika gülmeyi, kahkaha atmayı tavsiye ediyorum.Virüsün insan vücuduna verdiği zarar kadar, ya ben de hasta olursam korkusu, karamsarlık ve endişe de bir o kadar vücudumuza hazır veriyormuş. Bunu size gerçek bir öyküyle açıklayayım.
“Soğuk hava deposunda mahsur kalan bir denizcinin öyküsü, 1950’li yıllarda İskoçya’ya yük taşımak için Reefer tipi bir gemi yanaşır. Demir attığı limanda yükünü aldıktan sonra, gemide çalışan denizcilerden biri acaba unuttuğumuz bir yük kaldı mı diye bakmak için soğuk hava deposuna girer. Onun içerde olduğunu fark etmeyen başka bir denizci ise, kapıyı dışardan kapatır.Soğuk hava deposunda mahsur kalan denizci, var gücüyle bağırır, çelik duvarları yumruklar, ama kimseye duyuramaz sesini. Çakısıyla içerden açmaya çalışır kapıyı, lakin mümkün değildir. Gemi hareket eder ve denizciyi unuturlar.Mahsur kalan denizci, depoda açlıktan ölmeyecek kadar yiyecek bulur. Ama deponun dondurucu soğuğuna fazla dayanamayacağını anlamıştır. Kapıyı açamayan çakısıyla, çelik duvarlara kendisini bekleyen ölüm sürecini yazmaya, daha doğrusu kazımaya başlar. Günbegün, adeta bilimsel bir titizlikle soğuğun vücudunu nasıl uyuşturduğunu sonra yavaş yavaş öldürücü etkilerini, el ve ayaklarının nasıl duyarsızlaştığını, donan burnunu ve buz gibi havanın verdiği acıyı anlatır.3 gün sonra soğuk hava kapısını açan başka bir denizci, zavallı adamın cesediyle karşılaşır. Duvarlara kazıdığı acılı sonunu okur ve kendisi de hayretten dona kalır.Çünkü soğuk hava deposunun derecesi 19’dur. Çünkü soğutma sistemi zaten çalıştırılmamış olup, kendi haline bırakılan deponun sıcaklığı normal bir dereceye yükselmiştir. Yani biçare denizci donarak ölmemiş, donduğunu sandığı için ölmüştür.”
Yani endişeyi hayatınızdan çıkarın. Hani derler ya..
“İnsanlara bir gül verin, gül veremiyorsanız bir gülüverin.”
Sık sık ruhumuzun derinliklerinde hapsettiğimiz bu insanca dürtüyü özgür bırakalım ve insanlara kocaman bir gülümseme armağan edelim.