15 Eylül 2020 Salı

En kutsal bağış, ORGAN BAĞIŞI

Bu hafta annemin rahatsızlığı sebebiyle, 12 günlük bir hastane serüvenimiz oldu.  

Teşhis; Böbrek Yetmezliği ve Kalp Yetmezliği

         4 yıldır süregelen bir teşhis. Su dolu bir  vücutla yattık hastaneye. 

Şairin dediği gibi; "bilmezdim kelimelerin kifayetsiz olduğunu, bu derde düşmeden önce"  Ben de nefroloji bölümünde yatana kadar; "bilmezdim böbreğin ne menem şey olduğunu, annem böbrek hastası olana kadar"

Haydarpaşa Numune Hastanesi, Nefroloji servisi doktorlarından Prof. Dr. Sayın Melike Betül Öğütmen ve ekibine teşekkür ediyorum. Hemşirelere ve hastabakıcılara  anneme gösterdikleri gece gündüz ilgilerinden dolayı minnettarım. Hastane fobisi olan anneme, "bir daha heryerim şişmeden hemen gelirim" dedittirdiler ya. Sağolsunlar varolsunlar.

Özellikle Betül hocanın vizitleri tam bir eğitim şeklinde veriyor olması, sağlıkla ilgili herşeye meraklı olan bana bile yeni şeyler öğretti. Hastaların sorunlarını öğrencilere ders anlatır gibi öğretiyor. 

Hastanede yattığımız süreçte,  halimize şükrede şükrede, etrafımda olmadık şeyi kafaya takan insanlara da kıza kıza bir hal oldum. Yok tavuğuma kışt dedi, yok bana yan baktı gibi eften püften şefleri kafalarına takan insanların, böbrek hastası insanların dertlerini görmelerini istedim.  

Mutluluk, Bazen bir bardak çayda, bazen bir kitapta, bazen bir şarkıda, bazen bir fotoğrafta,

Yeter ki ara. 

Mutluluk sağında, solunda, yolunda

Yaşamın her tarafında demişler.. 

Ama, ama, hastanede olunca,  asıl mutluluk; 

SAĞLIĞINA KAVUŞMAKTA. 
HERŞEYİ DERT ETMEMEKTE.  

Hastanedeki dertleri görünce, Mevlana'nın dediği gibi. "Derdime dertlendim, başkalarının derdini gördüm. Derdime imrendim. "

Hastanede yepyeni dostlarla tanıştık. İlk dializle tanışan bir hasta yan yatak komşumuzdu. Kendimizden başka tüm ailemin de canı yürekten sağlığına kavuşmasını istediğimiz bir kişiydi.  Böbrek için dialize girerken, çekincelerini  görmek onun duygularını hissetmemize neden oldu. Ama daha da iyi olacağını umut ettiğimiz için sevindik. Doktorumuz Prof. Dr. Sayın Melike Betül Öğütmen'in ona tavsiyelerin deki can alıcı kelime. "Ne mutlu, tedavisi mümkün bir hastalık.  İyi ki dializ var. Nakli var. Üzülme şükret" gibi hastaya olan telkini. Olması gereken pozitif bir eğitimci.

           İlk yan yatak komşumuzu sağlık diyerek                 taburcu ettikten sonra, ikinci bir yan yatak              komşusuyla tanıştık. 

            Dahiliye hastasıydı ve kansızlıktan dolayı              bizimle 2 gece beraberdi. Güzel bir kelime              kullandı. Refakatçisiyle güzel                                     dostluğumuz oldu. Askerlik ve hastane                    arkadaşlığı unutulmaz  dedi teyzemiz.                     Ona da  sağlıklı günler dileyerek                                taburcu ettik. 

Her hastadan yeni bir şeyler öğreniyorduk. Belki neremiz hastaysa,  canımız orda derler ya böbrek ile ilgili bir çok püf noktalar dikkatimi çekti. Su içme konusunda,  yanlış bildiğimiz şeyler. Örneğin, böbrekler için,  su iç temizlesin derler. Belki doğru ama,  annem gibi hiponatremi de seyreden bir hastaysanız ve vücudunuz su topluyorsa, çorba dahil 1 lt su içmemiz gerekirmiş.

       İdrardaki kreatinin, 10'lara,  16'lara çıkması            sizi dializi götüren bir unsurmuş.  



        Hele o idrar. Annemin idrarını biriktirirken,      1 damla bile yere dökülecek diye ödüm koptu. 

     Bu sarı suyun hayatımızdaki önemini hissedip, onları süzen böbreklerimize bir şey olacak  diye korkar oldum.  

Fasulyeye benzeyen böbreklerimizin kıymetini bilmeyi, organ bağışın önemini hissetmeyi  öğrendim.  

Eğer bir böbrek hastalığı teşhisi konulup da dialize doğru gidiyorsanız, sonun da da sizi böbrek nakli bekleyebilir. Böbrek nakli deyince de en kutsal bağış olan Organ bağışı aklımıza geliyor.

Bir organı başkasından almak, vermekten daha zor geliyor hastaya. 

Çünkü size vereceğini umduğunuz bazı kişiler, önce veririm dediklerini, sonraları mış gibi yapabilir. 

Çünkü bazen veririm diyen kişiler bile veremeyebiliyormuş. Bu da o zamana kadar sizin için canını verebilecek sandığınız insanların size bir böbreği vermediğine şahit oluyorsunuz, bu da hastaları üzebiliyormuş. 

Birinden böbrek almak, hastanın üzerine hastalığından başka ikinci bir yük bindiriyor. 
Bu nedir derseniz, veren kişinin de canının tehlikeye atmak.

Dializ giren hastalara onlara en çok sorulan soru da şuymuş, neden ailen size bağışlamıyor.

Organ bağışı yapmak mı almak mı zor deseler… Almak daha zor. Biran önce kadavradan bağışın yaygınlaştırılması gerekiyor o nedenle. Ve insan olarak da bu görevi benimsemek. 

Böbreklerimizin bu durumu düşmemesi için neler yapmamız gerekiyor derseniz,

         İdeal tuz miktarını aşmak

Tuz vücut için önemli, ancak aşırı tüketimi kan basıncını yükselterek böbreklerde aşırı yük oluşturuyor. Ayrıca tuz alımı yüksek olduğunda böbreklerin aşırı tuzu atmak için daha fazla çalışmaları gerekiyor. Bunların sonucunda da böbrek yetmezliğine kadar gidebilen önemli hasarlar oluşabiliyor. Bu nedenle uzmanlar günlük tuz tüketiminin yaklaşık 5 gram olması gerektiğini belirtiyorlar ve bu da yaklaşık bir çay kaşığı tuza denk geliyor. 

 


Yetersiz su içmek

Böbreklerimizin işlevlerini yerine getirebilmeleri için yeterli su tüketmek çok önemli imiş. Su idrar, ter ve dışkı aracılığıyla toksinlerin uzaklaştırılmalarını sağlıyor, vücut sıcaklığını ve kanın yoğunluğunu kontrol ediyor. Yeterince sıvı almazsak toksinler kanda birikiyor. Bunun sonucunda da böbrek taşları, çok daha önemli böbrek yetmezliği gelişebiliyor. Su alımındaki en basit yaklaşım, yazın en az 2 litre, kışın en az 1.5 litre sıvı tüketmek Susama hissi yanında, idrar rengi de su dengemiz hakkında bilgi veriyor. İdrar miktarı azalıp, rengi koyulaştıkça su içmek gerekiyor”

 

          Kafeini abartmak

Kafein kan basıncını yükseltiyor, böbrekte kalsiyum taşlarına ve proteinüriye neden olabiliyor. En sık da kahve içerek kafein tüketiyoruz. Bu nedenle günlük izin verilen kafein miktarı 200-300 mg olup, bu da yaklaşık 2 büyük fincan kahveye karşılık geliyor. Dolayısıyla tükettiğiniz içeceklerin kafein içeriğine bakmayı ihmal etmeyin ve mümkünse kafeinsiz olanları tüketmeye özen gösterin.


İlaçları bilinçsizce kullanmak

İlaçlar sağlığımızın vazgeçilmesi olsalar da bilinçsizce tüketildiklerinde tam aksine vücudumuza zarar verebiliyorlar. Bu nedenle uzmanlar her fırsatta gelişigüzel ilaç kullanılmaması konusunda uyarıda bulunuyorlar. 
İdrarı mesanede tutmak
İdrarı mesanede tutmak

         İdrar düzenli olarak mesanede tutulduğunda idrar yolu enfeksiyonu ve mesane kaslarında                       gevşeklik oluşabiliyor, bunun sonucunda da böbrek taşları, hatta böbrek yetmezliği gelişebiliyor.


Magnezyum içeren besinleri aksatmak
Yeterince magnezyum alınmazsa kalsiyum böbreklerden geri emilemediği için idrarla vücuttan daha çok atılıyor, bu durum da böbreklerde kalsiyum taşının gelişmesine neden olabiliyor. Düzenli olarak yeşil yapraklı sebzeler, fasulye, kabak ile ay çekirdeği, fındık ve badem tüketmek vücuda yeterince kalsiyum alınmasını sağlıyor. Örneğin; günde 100 gram kabak çekirdeği tüketmek günlük magnezyum ihtiyacımızın yüzde 100 ünü karşılıyor.

 

Gazlı içeceklere düşkün olmak

Yapılan bir araştırmada, günde 2 veya daha fazla bardak gazlı içecek (diyet veya normal) tüketiminin böbrek hastalığının gelişme riskini artırdığı saptandı. 

 


Şekeri besin listesinden silmemek
Şeker obeziteye katkıda bulunmasının yanı sıra böbrek hastalığının ilk iki nedeni olan hipertansiyon ile diyabetin oluşma riskini artırıyor. Hipertansiyon da böbreklerin baş düşmanlarından biri olarak nitelendiriliyor. Şeker genellikle "tatlı" olarak algılamadığımız gıdalar ve içeceklerde de bulunuyor. Bu nedenle işlenmiş şekerlerin sinsi kaynakları olan çeşniler, kahvaltılık tahıllar, beyaz ekmek ve gazlı içeceklerden kaçınmak gerekiyor. 

 


         B6 Vitamin eksikliği

         B6 vitamini eksikliği de böbrek taşı riskini artırabiliyormuş. Dolayısıyla böbrek sağlığı için                     günlük olarak en az 1,3 miligram B6 vitamini öneriliyor. Bu vitaminin en zengin kaynakları ise             balık, nohut, sığır karaciğeri, patates ve narenciye dışı meyvelerdir.


Uykusuz kalmak

Böbrek fonksiyonu, böbreklerin iş yükünü 24 saat boyunca koordine etmeye yardımcı olan uyku-uyanma döngüsüyle düzenleniyor. Böbrek dokusu gece boyunca yenileniyor. Vücut, hasar görmüş böbrek dokusunu onarmak için uyurken çalışıyor; bu nedenle vücudu uykusuz bırakmak hem sağlıklı organa zarar verebiliyor, hem de hasar görmüş organda iyileşmeyi güçleştiriyor. Yapılan bir çalışmada kronik uyku bozukluğunun böbrek yetmezliği olan hastalarda, hastalığın seyrini hızlandırdığı saptanmış. Bunun mekanizması ise bilinmiyor.

 

Çok fazla alkol almak
Düşük miktarda alınan alkolün böbreğe çok zararı olmuyor. Ancak, alkolün karaciğer ve böbreklerde aşırı yük oluşturan bir toksin olduğu unutulmamalı. Alkol idrar söktürücü (diüretik) özelliğe sahip. Aşırı tüketilmesi dehidratasyona ve elektrolit bozukluklarına neden oluyor. Karaciğere verdiği zararla böbrekleri de dolaylı yoldan olumsuz yönde etkiliyor.

  



            Kırmızı et tüketimini abartmak

Hayvansal protein yüksek miktarda asit üretiyor. Böbreklerin bu aşırı miktardaki asidi vücuttan uzaklaştırma yükü artınca da böbreklerde doku hasarı oluşuyor ve bunun sonucunda da böbrekler işlevini yapamaz hale gelebiliyor. Yüksek oranda asit ürettiği için özellikle kırmızı et tüketiminde aşırıya kaçmamak böbrek sağlığı için büyük önem taşıyor.

Sigara

Sigara, kan basıncını arttırıyor, kan akışını azaltıyor ve kan damarlarını daraltıyor. Bu etkileri sonucunda da böbrek işlevlerinin kaybedilmesini hızlandırabiliyor ve mevcut böbrek hastalıklarını kötüleştirebiliyor.
Egzersiz yapmamak
Fiziksel aktivite kan basıncı ve şeker metabolizmasını düzenleyerek dolaylı yoldan böbrek sağlığını destekliyor. Öyle ki yakın tarihli bir araştırmada menopoz sonrası egzersiz yapan kadınların böbrek taşı geliştirme riskinin, egzersiz yapmayanlara göre yüzde 31 oranında daha düşük olduğu belirtilmiş.

 

(böbrekte uyulması gereken kurallar internetten alıntıdır.)


2 yorum:

Yorumunuz için çok teşekkür ederim.