27 Haziran 2016 Pazartesi

SON ZAMANLARDA OKUDUĞUM EN GÜZEL ŞİİR



 

Son zamanlarda sosyal medyada gezinen bu şiiri okuduğumda çok beğendim. 

 O kadar doğru bir tespit yapılmış ki, merak ettim  kime ait bir yazı diye, hemen araştırmacı gazetecilik ruhum depreşerek, sordum google amcama ki.  baktım ki en sevdiğim Antoloji com. da yayınlanan bir şiir çıktı.. 

Şiir Yakup Kiraz'a aitmiş, çok beğendim. Bu şiiri yazan, bu doğru tespiti yapan şairimizin yüreğine sağlık.

 Bende bunu herkesin okuması için blogumda paylaşıyorum.

Gerçekten de severek yapılan mesleklerin insanı daha başarılı kıldığı bir gerçek.  Bu şiirdeki gibi merhametli, adil, namuslu kişiler olsun ki, sağlığımız, hukukumuz ve binalarımız çökmesin.

Bu arada Yakup Kiraz isimli şairimizi de inceledim. Çok harika şiirleri var. Bazı şairlerin şiirleri tanınır, kendileri pek meşhur olmazlar. Halbuki tüm şiirleri çok güzelmiş. Aşağıdaki şiirde yine aynı şaire ait. Bunu da okuyun, bu da yukarıdaki şiiri okuyana, bu şiir de hediyesi olsun..


Hepimiz Farklıyız 




Beş parmağın beşi bir mi?
Tek yumruk yapılınca ne güzel!

Gök kuşağının rengi bir mi?
Yan yana dizilince ne güzel!

Şu sazımın teli bir mi?
Bir türküde çalınınca ne güzel!

Derelerin yolu bir mi?
Irmak olup çağlayınca ne güzel

Çiçeklerin özü bir mi?
Arı onu bal yapınca ne güzel

Yiyeceklerin türü bir mi?
Bir çorbada kaynayınca ne güzel

Bir olmayalım,birlik olalım
Kol kola yürüyünce ne güzel!

Farkımıza saygı duyalım
Sen de beni düşününce ne güzel!

Tenler farklı,diller farklı…
Umutlar bir,gönüller bir! ..
Kaldırıp engelleri aradan
Bir birine sarılınca ne güzel!
Yakup Kiraz

9 Haziran 2016 Perşembe

YAŞLANMAK MI???? O NE DEMEK!!!!!




Minik minik adımlar atar iken ben, 
bir elimden babam tuttu,  bir elimden annem...
Bu sözleri okurken, yılların ne çabuk geçtiğini düşündüm.
Şimdi yaşlı olduğunu düşündüğümüz, anne ve babalarımızın statüsüne, neredeyse yavaş yavaş yaklaşıyoruz.
Yaşlılık; hele şerefli bir ömür sürenlerin yaşlılığı, insana bütün gençlik zevklerinden daha değerli sayılacak derecede büyük bir itibarmış meğer.
Geçen gün;  İstanbul’a 4 saatlik mesafede bir yere tatile gitmiştik.
Oğlumla sohbet ederken, eski yaşamışlıklarımızdan söz açıldı.
Oğlum; aynı bir roman dinler gibi anlattığım konunun onu mutlu ettiğini söyledi. Ben de coştukça coştum. Anlattıkça anlattım. Bir baktım,  4 saatlik yol bitmiş. İstanbul’a gelmişiz.
Yine, birgün; oğlumla otururken, eski yıllarda okullarda şiir okumanın, milli günlerin daha anlamlı kutlandığına dair konularla ilgili konuşuyorduk. Küçükken, okuduğum şiir anılarımı anlatmaya başladım.
Sonra farkına vardım. İşte ben artık yaşlanmıştım. Çocuğuma her konuda anlatacak ne çok anım vardı...
Annem ve babam yaşlandı artık derken bende çocuğumun gözünde bol anılı bir yaşlı olmuştum.
Bir söz vardır.. "Yaşlılar ansiklopedi gibidir. Tam okunacak zamanda onları alır, rafa koyarsınız. Aklınıza geldiğinde ara sıra arar, karıştırırsınız."
Yoksa; benim de çocuklarım artık,  beni rafta ara sıra bakılan kitaplardan mı sayacaklar.. Ayyy olamaz,  artık kitaplara da bakılmıyor.. İnternet çıktı, internetten tırrt bilgi alınıveriyor. Hiç şansımız kalmadı mı yoksa ...
Yok yok silkineyim. Gencim ben canım. Benim fikirlerim de önemli, dediğim bir vakitte... Oğlumun “Aman anneee” diye başlayan yorumları..
Artık fikirlerimin de eskisi gibi kaale alınmadığının bir göstergesi miydi yoksa...
Eyvahhh diyerek silkindim... Ne oluyordu bana...
Hayır canım ben  kendimle barışığım. Yaşımla barışığım. O  zaman yaşlı değilim.
İçinizdeki, yaşama zevki bittiği an..... siz zaten yaşlanmışsınızdır. Bu kaç yaşında olursanız olun değişmez diye avutuyordum ki kendimi.. Peki dedim, ama neden belli bir yaştan sonra insanlar yaşlarını saklamaya başlıyor o zaman. 
Canım insan neden yaşını saklar ki?
Zira yaşlılık maalesef bir suç, bir ayıp gibi değerlendiriliyor da ondan.
Öyle bir yere konuyor ki yaşlılar... Oraya ne kadar geç ulaşılırsa kardır. 
‘‘Yaşlı’’ derken artık  40'ından gün almışlara da yaşlandın diyorlar da ondan..
80'ine geldiniz mi. Aman keşke bizde o kadar yaşasak daha ne isteriz diye sizi kesiveriyorlar...Oysa..   Oysa siz,  yaşamışlıklarınızı söylemek istiyordunuz.
Olmaz yeter artık! Çok konuştun. Yaşlı huysuz ihtiyar oluveriyorsunuz.. 
İnsanlar birbirine hakaret etmek istediklerinde ‘‘anam/babam yaşında’’ diyorlar.
‘‘Ben yaşımla gurur duyuyorum, üstelik gençliğim tek silahım olmadı hiçbir zaman’’ falan deyin istediğiniz kadar... Laga luga.
Yani; istediğiniz kadar kendinizden emin, başınız dik dolaşın durun, onlar sizi öyle bir harcarlar ki gıyabınızda...
Görüntünüzle iş yapmanız da şart değil. Üniversitede hoca olun isterseniz... Gazeteci olun, mühendis olun... Hiç fark etmez. Allamei cihan da olabilirsiniz. 40'ı geçmişseniz ‘‘ayıp’’ınız var demektir.
Hadi işi gücü bırakalım bir tarafa... Orada burada, sohbetlerde eş dost durur durur yaşınızı sorar. Hınzırca... Sonradan dedikodunuzu yapmak üzere...
‘‘Biliyor musun 45 yaşındaymış!’’
‘‘Aaa! Ne ayıp!’’ demez karşıdaki ama demeye getirir.
Hepimiz yaptık zamanında... Yani 40'ı geçtiyseniz işiniz bitiktir bu memlekette.
Onun için geçmemeye çalışın. Baktınız artık imkansız hale geldi,yavaş yavaş ilerleyin. Üç yılda bir yıl mesela... Düşmanlarınız çatlasın!
Ayol, sorarım size... Ataları bile ‘‘40'ından sonra azanı teneşir paklar’’ diyen bir toplumun, 40'ını geçmiş fakat gönlü kıpır kıpır evladı, 38'de takılıp kalmaz da ne yapar?
40 yaşıma geldim epeyde bir geçtim,kim ne derse desin ruhsuz gençlere taş çıkartırım alimallah.


Hele gençlerin coşkulu sorularıma tek kelimelik cevaplar vermeleri yaşımdan önce yaşlandıracak beni...
Boşverin yaşı maşı, ne varsa neşeli insanlarda var... 
Bence YAŞLILIK;  ne saçın ağarması, ne de belin bükülmesidir, gayesi biten, ümidi sönen herkes YAŞLIDIR..